EL- ŞALİYAH İLKESİ


Kutsal Kitap'ta, El Shaliyah prensibi, bir gönderilenin (veya atanan temsilcinin) Tanrı'nın amacını yerine getirmek için yetkilendirilmiş olduğu anlayışını ifade eder. "El Shaliyah" terimi, İbranice kökenli olup, "gönderilen" veya "temsilci" anlamına gelir ve bu kavram, kutsal yazıların birçok yerinde Tanrı'nın mesajını ileten kişiler veya Tanrı'nın amaçlarını yerine getirmekle görevlendirilen kişilerin rolünü açıklamak için kullanılır. El Shaliyah ilkesi, özellikle Yahudi kültüründe, bir kişinin başka birine görev veya yetki devretmesiyle ilgilidir ve temsilcinin kendi eylemleri, gönderenin eylemleriyle eşdeğer kabul edilir.

Bu ilkenin, İsa Mesih'in kimliği ve Tanrı ile ilişkisini anlamada nasıl bir ışık tuttuğunu daha net bir şekilde görmek için, El Shaliyah ilkesinin birkaç örneğine bakmak gerekmektedir. Bu örneklerin sayısı arttırılabilir, ancak burada bu ilkeyi anlamamıza yardımcı olacak temel örneklerden birkaçını ele alalım.

Yeşaya 35:4 - '' Yüreği kaygılı olanlara,"Güçlü olun, korkmayın" deyin,"İşte Tanrınız geliyor! Öç almaya, karşılık vermeye geliyor. Sizi O kurtaracak." ''

Bu ayet ışığında, kiliselerde öğretilen şey, Tanrı'nın aramıza geleceği ve bizleri kurtaracağıdır. Ayrıca, gelen kişinin İsa Mesih olması nedeniyle, İsa'nın Tanrı olduğu öğretilmektedir.

Hezekiel 34.11-19 - ''Ben kendim koyunlarımı arayıp soracağım. Dağılmış koyunlarının arasındaki bir çoban sürüsüyle nasıl ilgilenirse, ben de koyunlarımla öyle ilgileneceğim. Bulutlu, karanlık bir gün dağılmış oldukları her yerden onları kurtaracağım. ...''

Yahve burada, kaybolmuş koyunlarını kendisinin bulacağını ifade etmektedir; "Ben bulacağım, ben yapacağım, ben yargıçlık edeceğim" demektedir. Bu bağlamda, bazıları bu ifadelerin İsa Mesih'e atıfta bulunduğunu savunurlar. Çünkü İsa, aramıza gelip kaybolmuş koyunları bulmuş, onlara yardım etmiş ve aynı zamanda tekrar geldiğinde yargıçlık yapacaktır. Bu nedenle, İsa Mesih'in Tanrı olduğu ve Yahve'nin "Ben yapacağım" dediği işlerin İsa Mesih tarafından gerçekleştirildiği düşünülerek, İsa'nın Yahve olduğu sonucuna varılmaktadır. Ancak, gerçekten durum bu kadar basit ve güvenilir bir tespit midir? Bu ve benzeri yorumlar çoğaltılabilir, fakat konuya Kutsal Yazılar ışığında baktığımızda, durumun çok daha derin ve karmaşık olduğunu açıkça görebiliriz. Kutsal Yazıları incelediğimizde, asıl odak noktasının Yahve'nin söyledikleri ve bunları nasıl gerçekleştirdiği olduğuna dair net bir anlayış geliştirmemiz gerektiği ortaya çıkmaktadır.

Yeşaya 40.3 – Markos 1.3

Yahve'nin geleceği ve yolların düzenleneceği ile ilgili ifadeler, Kutsal Yazılar'da önemli bir ön bildiridir. Bu açıklama, özellikle Yeşaya 40:3'te yer almaktadır ve Markos 1:3'te gerçekleşmiş gibi görünmektedir. Bu bağlamda, bazı teolojik yorumcular, İsa Mesih'in gelişinin bu ön bildirinin yerine getirilmesi olarak değerlendirilir ve dolayısıyla İsa'nın Tanrı, yani Yahve olduğu sonucuna varılır. Ancak, bu yorumlama gerçekten doğru bir yöntem midir? Bu tür bir çıkarım, yalnızca belirli bir ayet ve bağlama dayalı olarak yapılmamalıdır. Kutsal Yazılar'ı tüm bağlamlarıyla incelediğimizde, daha sistematik bir yaklaşım gereklidir. Yahve'nin vaatlerinin nasıl yerine getirildiği ve İsa'nın rolünün ne şekilde Tanrı'nın planı içerisinde şekillendiği soruları, Kutsal Yazılar'ın genel öğretisi ışığında ele alınmalıdır. Böyle bir sistematik inceleme ile, yalnızca yüzeysel değil, derinlemesine bir bilgiye ulaşılabilir ve doğru bir teolojik anlayışa sahip olunabilir.

Şimdi birkaç örnekle El Şaliyah ilkesi ne demektir - yani Tanrı nasıl amaçladıklarını nasıl hayata geçirir, gerçekleştirir bunu inceleyelim;

Metninizi daha akademik bir şekilde düzelterek aşağıda paylaşıyorum:

Yaratılış 41:41-46 ayetlerini incelediğimizde, Firavun'un tüm yönetimini Yusuf'a devrettiğini görmekteyiz. Tabiri caizse, Yusuf'tan habersiz Mısır'da kuş uçamayacak hale gelmiştir. Yusuf, Mısır'da en yetkili kişi konumuna getirilmiş ve bu göreve 30 yaşında ulaşmıştır. Artık Yusuf, Mısır'daki en güçlü kişiydi ve onun ağzından çıkacak herhangi bir buyruğa kimse itiraz edemeyecekti. Firavun, tüm yetkisini ona vermişti ve bu yetkinin sembolü olarak parmağına yüzüğünü takmıştı.

Firavun'un sahip olduğu kudretin ağırlığını ve görkemini anlatmaya gerek yoktur. Şimdi ise görüyoruz ki, Yusuf her şeyiyle Firavun'u ve onun tüm yetkisini temsil ediyordu. Düşünebiliyor musunuz, herkes Yusuf'a itaat etmek zorundaydı. Ancak burada önemli bir soru ortaya çıkmaktadır: Bu durum, Yusuf'un Firavun olduğu anlamına gelir mi? Bu sorunun cevabı oldukça basittir: Hayır! Peki, Yusuf'un bu durumunun İsa Mesih ile nasıl bir bağlantısı olabilir?

İsa Mesih ile Yusuf arasında bir bağlantı kurmak mümkün mü? İlk göze çarpan benzerlik, her ikisinin de 30 yaşında olmalarıdır. Ancak daha derin bir bağlantı kurmaya hazır mısınız?

Matta 28:18 ayetinde İsa şöyle der : "Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi."

Yusuf'a Firavun tarafından verilen otorite ve yönetim hakkı ile Matta 28:18 arasında bir paralellik kurabilir miyiz? Evet, bu bağlantıyı net bir şekilde görebiliriz. Çünkü hem Yusuf'un hem de İsa Mesih'in yetki aldığı ve bütün otorite hakkının kendilerine verildiği açıkça görülmektedir. Ancak burada çok önemli bir farkı anlamamız gerekmektedir. Yusuf ile İsa Mesih arasındaki bu ilişki, teolojide "ön gölge" veya "ön tip" olarak adlandırılmaktadır. Yusuf'a verilen yetki, yani Firavun'u temsil etme durumu, paralel olarak İsa Mesih'te de gerçekleşmiş ve şaşırtıcı olmamıştır.

Yusuf'taki temsil etme durumu ve yetkinin ona bağımlı kılınması, benzer şekilde İsa Mesih'te de görülmektedir. Efesliler 1:22 ayetinde, "İsa Mesih'e bağımlı kılındı" ifadesini görüyoruz. Matta 28:18 ile paralel olarak, İsa Mesih'e verilen yetki ve diğer her şey, ona verilmiştir. Şüphesiz bu yetkiyi veren ve her şeyi İsa Mesih'e bağımlı kılan kişi Yahve'dir. Burada, veren ile alanın aynı kişi olamayacağı gerçeğine 1. Korintliler 15:24 ayetinde de dikkat çekilmektedir. Yetki veren ile yetki alan, gönderen ile gönderilen kişi aynı olamaz. Eğer her şeyin sonunda İsa Mesih, her şeyi Yahve'ye teslim edecekse (İbraniler 1:2), bu durum İsa Mesih'in Yahve olmadığı sonucunu destekler.

Sonuç olarak, Yusuf'un Firavun olmadığı gibi, İsa Mesih de Yahve değildir.

Yuhanna 3:34 - ''Tanrı'nın gönderdiği kişi Tanrı'nın sözlerini söyler. Çünkü Tanrı, Ruh'u ölçüyle vermez.''

Yuhanna 17:8 - ''Çünkü bana ilettiğin sözleri onlara ilettim, onlar da kabul ettiler. Senden çıkıp geldiğimi gerçekten anladılar, beni senin gönderdiğine iman ettiler.''

El Şaliyah prensibinin Yahve'nin amaçlarını nasıl gerçekleştirdiğinin örneklerine bakmaya devam ettiğimizde sis perdesi aralanmaya devam edecektir.

Yaratılış 32:24-30 ayetlerini incelediğimizde, Yakub'un Tanrı ile güreştiği izlenimine ulaşırız. Bu bilgiler ışığında, Üçlü Birlik inancının ikinci kişisi olan Oğul Tanrı, yani İsa Mesih'in, Yakub ile güreştiği şeklinde bir yorum geliştirebiliriz. Ancak bu yorum, metnin bağlamıyla örtüşmemektedir. Yakub'un karşılaştığı figürün Oğul Tanrı olmadığı ya da Tanrı olmadığı konusunda net bir bilgiye ulaşmak için Hoşea 12:3-4 ayetlerine bakmamız yeterlidir.

Hoşea 12:3-4 ayetlerinde, Yakub'un karşılaştığı figürün bir melek olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu melek, Tanrı'nın bir meleğidir ancak kendisi Tanrı değildir. Kutsal Yazılar'da yer alan El Şaliyah ilkesi üzerinde derinlemesine düşünmek gereklidir. Bu ilke anlaşıldığında, Tanrı'nın amaçlarını nasıl gerçekleştirdiği konusunda daha fazla bilgiye sahip olabiliriz. Kutsal Yazılar'da bu ilkenin oldukça açık bir şekilde işlendiğini görebiliriz. Bu örneği verirken, Yuhanna 5:37'yi hatırlatmak faydalı olacaktır.

Musa'nın durumu da benzer bir örnek sunmaktadır. Musa, bir insan ve bir peygamberdi, kesinlikle Tanrı değildi. Peki, neden böyle bir ifadeyi kullanma gereği duyuyorum? Mısır'dan Çıkış 7:1 ayetini inceleyelim:

Mısır'dan Çıkış 7:1 ayetinde Yahve, Musa'ya şunları söylemektedir: "Seni Firavun'a karşı Tanrı yaptım, ve kardeşin Harun senin peygamberin olacaktır." Orijinal metinde "gibi" ifadesi bulunmamaktadır. Yahve açıkça, "Seni Tanrı yaptım" demektedir. İbranice orijinal metinde bu "Tanrı" ifadesi ELOHİM olarak geçmektedir. Yahve, Musa'yı "Firavun'a karşı ELOHİM" olarak atamaktadır. Ancak bu, Musa'nın Tanrı olduğu anlamına gelmez. O, Tanrı'nın temsilcisidir; Tanrı'nın yetkilerini taşıyan, onun üniformasını (gücünü, otoritesini) giymiş bir elçisidir. Bu, Tanrı'nın amaçlarını gerçekleştirme yöntemlerinden en önemli olanıdır. Mısır'dan Çıkış 7:1 ile Elçilerin İşleri 2:36 ayetlerini karşılaştırarak, derinlemesine düşünmek gerekmektedir.

El Şaliyah prensibine bir başka örnek de Mısır'dan Çıkış 7:17-18 ayetlerinde bulunabilir. Bu ayetlerde Yahve, elindeki değnekle ırmağın sularına vuracağı ve ırmağın kana dönüşeceği konusunda net bir açıklama yapmaktadır. Yahve, bunun kendi eylemi olduğunu ve bu olayların gerçekleşmesiyle herkesin Tanrı olarak kendisini bilmesini istediğini belirtmektedir. Ancak bu bölümün devamına baktığımızda, Yahve'nin gerçekleştireceğini söylediği eylemleri Harun gözle görülür hale getirmektedir.

Mısır'dan Çıkış 7:19-20 ayetlerinde, Harun'un bu eylemleri gerçekleştirmesi, Harun'un Tanrı olarak bilinmesine yol açmaz. Harun'un bu eylemleri yapması, Tanrı'nın bir elçisi olarak görevini yerine getirmesi anlamına gelir. Yahve'nin kendisi tarafından yapılması gereken işler, atadığı kişiler aracılığıyla gerçekleştirilir. Bu durum, İsa Mesih'in Yuhanna 14:10'daki çarpıcı ifadesiyle paralel bir anlam taşır: "Bende yaşayan Baba kendi işlerini yapıyor.''

Bu noktada, El Şaliyah prensibinin önemli bir örneğini daha net bir şekilde görmekteyiz. Yahve, kendi planlarını gerçekleştirmek için atadığı elçiler aracılığıyla eyleme geçmektedir ve bu, Tanrı'nın otoritesini taşıyan kişi olarak onların rolünü üstlenmelerini sağlar.