İsa Kimdir?

Kilise Konsillerinde Kabul Edilen Doktrinler Onunla İlgili Gerçekleri Yansıtır mı?

Yazar: Anthony Buzzard

Gerçeği arayan sevgili kardeşlerim,

Kilise'nin '' temel doktrinlerinin '' İsa'nın havarilerinin dönemine ve onların öğretilerine dayanmadığı, yazılı kayıtlara dayanan bir gerçektir. Samimi bir şekilde Kutsal Yazıları araştıran ve inceleyen bir kişi için, neyin Kutsal Yazılar'dan geldiği ya da neyin Kilise geleneği ve Konseylerinden geldiğini ayırt etmek çok kolaydır. F.F Bruce'un sözleri, içinde bulunulan bu döneme ilişkin belirttiği sözlerde, geleceği görüp adeta peygamberlikte bulunmuştur:

''Evanjelik Prostestanların da, Katolik Roma Kilisesi ya da Ortodoks Kilisesi gibi aynı geleneğin (kilise konsüllerinde oluşturulan doktrinlerin) hizmetçileri olduğunu söylemek doğru olacaktır; fakat onlar ilan ettikleri öğreti ile aynı "gelenek '' için hizmet ettiklerinin farkında değiller. Sola Scriptura'ya (İnancın temellerinde, öncelikli olarak Kutsal Yazıları esas almak ) bağlı olduğunu söyleyenler de aslında Sola Scriptura'ya bağlı olduklarını ilan edenlerin yorumlarına bağlı kalarak, o yorumu esas alır, dolayısıyla onlar da kaynağı "Kilise ve Konsül" olmayan ama" Sola Scriptura" ya bağlı olduklarını ilan edenlerin yorumlama "gelenek" lerine bağlıdırlar. '' (yazışmalardan, Haziran 13, 1981 )

İlk Kilise (erken dönem; Elçilerin yaşadığı ve kiliselere öğrettiği ve önderlik ettiği dönem), havarilerin öğretilerine bağlı kalmakta (Elçilerin İşleri 2: 42) ve paydaşlıkta (kardeşlikte) ısrarlı bir şekilde devam etti. Günümüzde de erken dönemde ki gibi var olan "Ev Kiliseleri" nin ihtiyacı olan şey tüm doktrinleri İsa Mesih'in ve Elçilerinin sözleri ışığında, o sözleri temel alarak, özgürce düşünmeleri ve araştırmalarıdır. Günümüzde çoğu kişi (ev-kilisesi mensupları, protestanlar ) Kilise Konsüllerinde Kilisenin Kutsal Yazılara bağlı kalarak, bu Konsüllerde karara vardıklarını düşünsede, aksine birçok uzman (Kilise Tarihçisi, Teolog, İlahiyat Profesörü, vb.) aslında bunun böyle olmadığını söylemektedir.

Pavlus, Tanrı'nın Lütfu ile ilgili müjdeyi anlamak için tüm Kutsal Yazıları, Tanrı Sözünü araştırmaktan ve sorgulamaktan çekinmemişti. Geleneksel Hristiyanlığın el üstünde tutulan öğretilerinin (Kilise Doktrinlerinin) en üstün tanıklık sözleri olan Kutsal Kitabın sözlerinde ve ışığında incelenmesi ve sorgulanması gerektiği hususu pek dile getirilen bir talep değildir, fakat bu kesinlikle yapılmalıdır. Önerimiz, Ev Kiliselerinin öncelikle Tanrı ve İsa Mesih ile ilgili kabul edilen doktrinlerin ne olduğunu, bu doktrinlerin ne dediğini araştırmaları ve hemen ardından da bu varsayılan ve doktrin adı altında dayatılan öğretilerin Müjde'de var olup olmadığını sorgulamalarıdır. Müjde'de hakikat açıklanmıştır ve tabii ki bunun yanı sıra Mesih'in ölümü ve dirilişi de bulunmaktadır (ki Müjde için çok önemlidir), ancak Mesih ve Elçileri tarafından ilan edilen Müjde öncelikle Tanrı'nın Göksel Krallığı ile ilgili hakikatin Müjdesidir, bu hakikat İsa'nın ölümü ve dirilişinden önce ve sonra da Müjdenin merkezi olmuştur. Müjdenin Merkezi,

İlan edilen Hakikat= Tanrı'nın Göksel Egemenliğinin gelmek üzere olduğu.

Müjdenin/İncilin Yahudi Temelleri

İsa'nın da inanmadığı ve ilan etmediği Teslis doktrinine böyle sıkı sıkıya bağlanmanın mantığı nedir? Markos 12:28'de görüldüğü üzere İsa'nın temel Yahudi inancını ve ilkelerini izlediğini ve ilan ettiğini açıktır; Tanrı, tek bir Kişidir ve O İsa'nın Babası'dır. Mezmur 110:1 bunu açıkça belirtmektedir. Bu ilan edilen Tek Kişi olan Tanrı (Adı :YHWH-Sıfatı: ADONAİ) Mezmurlar 11:10'de "ADONİ" hakkında konuşuyor, kesinlikle ADONAİ olan Kendisi hakkında değil. Mezmurlar 110:1'de Tanrı, Tanrı'yla konuşmuyor. Tanrı halkının üzerine atadığını, seçtiği Kralı "Efendi Mesih"ile konuşuyor. ( Adoni; "Efendi, Kral/Hükümdar" demektir ). ADONİ, 195 kez Tanrı haricinde kalan, yetki sahibi, üstün bir isime, otoriteye sahip olanları işaret etmek için kullanılan bir ifadedir. İnsanlara ve nadiren meleklere de söylenegelen bir kelimedir.

''Echad''ın birleşik birlik anlamını vermek için kullanılan bir söz olduğunu dair söylenenler hatalıdır. '' Bir -1'' kelimesi, iki ya da daha fazla '' değil demektir. '' Tek vücut '' da '' bir '' vücuttur. Yani, birden çok vücut birleşip bir vücut oldu gibi bir şeyi anlamayız, ya da o bir vücudun birden çok vücuda sahip olduğunu da anlamayız. Anlaşılan şey, sonuçta ki şeyin bir tane olduğudur ve kendisini oluşturanın sonuçta olanın özelliği ile aynı olmadığıdır. Çoğulluk fikri, echad kelimesinden değil; bir vücutta iki insan fikrinden gelmektedir. Kutsal Kitap'daki ifadelerde, '' Tek Tanrı'nın '' çoğulluğuyla ilgili hiçbir içerik yoktur. Hatta ADONAİ ( Tanrı'nın Kutsal Adının (YHWH)yerine kullanılır) binlerce defa tekil zamirlerle karşılık bulmuş ve tekil fiillerle ifade edilmiştir. Tekil zamirler Tanrı'nın tek olduğunu belirtir. Haham Pavlus Teslis inancında değildi. '' Tek Tanrı'ya ve Tek Efendi İsa'ya '' inanıyordu. ( 1 Kor. 8: 4 ,6 ) Efendi olan Mesih, Efendi Tanrı değildir. Galatyalılar 3:20 ' de Pavlus '' Tanrı'nın ( sadece-tek ) bir kişi '' olduğunu söyler. Kutsal Kitabın tamamında, Tanrı'nın üç kişi olduğunu belirten tek bir ifade yoktur. Bunun sebebi de Kutsal Kitap yazarlarının Teslis doktrinini bilmemesi ve inanmamasıdır. İsa'nın Yahudi kökenlerini benimsediğini iddia eden, Yahudi Hristiyanlar Hareketi mensuplarının yapması gereken pagan inanç unsurlarını redederek, bunun yerine gerçekten Yahudi köklerini, Yahudi Tanrısını Yahudi inancında olduğu gibi kabul etmek ve böylece İsrail'in Yahudi olan Mesih'inin gerçekten takipçileri olma imkanına sahip olmaktır.

Çoğul biten ve bu sebeple Teslis'e işaret ettiği düşünülen Elohim kelimesiyle ilgili tartışma günümüzde hiçbir Musevi alim tarafından kabul görmemektedir. İbrani Kutsal Kitabında Teslis'in bulunduğunu kanıtlamak için yapılan bu teşebbüs 12. Yüzyıla kadar duyulmamıştı. Bu düşünce hem Roma Katoliklerince hem de Protestanlar tarafından devamlı reddedilmişti. Ancak, birçok kişinin uzmanlığına güvendiği Dave Hunt tarafından bu düşünce yayılmaya devam etmekteydi. Dave Hunt, Teslis inancını benimsemeyenlerin '' sözde Hristiyan tarikatleri '' olduğunu ve '' Yoldan çıkmışların '' Teslis doktrinini reddettiğini söylemektedir. Ayrıca Dave Hunt teslis inancının Erken Dönem Kiliselerine (Elçisel Döneme) kadar dayandığını iddia etmekteydi. Ancak Kilise Tarihçileri bile ki onlar Kilise Tarihi ve Kilise Babalarının yazılarını araştıran ve bilen uzmanlar, Dave Hunt'ın bu iddiasını yalanlamaktadır. Tam tersine bu uzmanlar Teslisin Elçisel dönemde ve hemen sonrasında dahi bilinmediğini tam tersine ilk kilise babaları ve elçisel dönem kilise önderlerinin uniteryan olduğunu kabul etmektedirler. Bu dönemde kilise oğul'un başlangıcının Meryem'de mucizevi doğumuyla olduğunu yani doğmadan önce yaratılmış ya da var olan biri olarak kabul etmediğini söylemekteler. Bu uzmanlar erken dönem elçisel kiliselerin inanışında oğulun kesinlikle Göksel Baba'ya tabi olduğu ve Oğul'un ne önceden ne de doğduktan sonra Baba'ya eşit olmadığına inandıklarını söylemektedir. Yani İlk Kilise Babaları üniteryandi, Oğul'un sonsuzlukta değil, zaman içinde (başlangıcı olduğuna ve bu başlangıcın Meryem'den doğması olduğuna)doğduğuna inanıyorlardı. Bu Kilise babalara göre Oğul kesinlikle Baba'ya bağımlıydı. Baba'ya eşit ve Baba gibi ebedi değildi.

Kutsal Kitap'ın, bir Hristiyan olarak bilmemiz gereken tüm hakikatleri içinde barındırdığı ve bize sunulduğu konusunda çok eminiz. Kutsal Kitap sözleri ile çelişen ya da Kutsal Kitapda yer alan örneklerle bağdaşmayan, sözde "deneyimler/görümler" ve sözde "öğretiler" ile ilgili tetikde ve uyanık olmalıyız. Tanrı Sözü bu konuyla ilgili bizi uyarmıştır, ki geçmişten günümüzde bu gibi şeylerle imanlılar hep karşı karşıya kalmıştır.

Ancak Kilisenin gelecek nesillere aktarılacak bu öğretileri oluştururken ve kabul tasdiklerken bu uyarıyı dikkate almadıklarını görüyoruz. Onlar Pavlus'un müjdeyi duyduktan hemen sonra araştırdığı gibi Kutsal Yazıları dikkalice araştırmadılar.

Protestanların, "Kilise Babaları" ve Roman Katolik Kilisesi'nden devraldıkları Tanrı ve İsa ile ilgili öğretileri öncelikle kendilerine dert edinmeleri ve doğruluklarını araştırmaları çok yararlı olacaktır.

Ortodokos Teslis inancı hakkında aşağıda göreceğiniz bilgileri inceleyip Kutsal Kitap ile karşılaştırmanızı rica ediyoruz.

Teslis doktrinine inanan teslis doktrinine bağlı iki Evangelist kişi şunları yazmıştır:

'' Kalkedon Ortodoksluğu'a göre (MS 451 yılında İsa'nın kişiliğini belirten Konseyin öğretisi) Oğul Tanrı sadece insan doğasını giyinmiştir..

Yani insan olarak doğmadan önce var olduğuna inandıkları Oğul'un, ki daha öncesinde zaten var olan bir kişi idi, sadece insan bedeni ile birleştiğini ileri sürmekteler.

Bu açıklama, Ortodoks inancın İsa hakkında ki görüşünü yansıtan bir tanımlamadır. Bu konuyu biraz daha açalım. Teslis'e inanan başka bir Teoloji Uzmanın sözlerine bakalım:

"Kadıköy Konsülü'nde İsa'nın genel anlamda "insan" olarak tanımlandığını ancak gerçekten kişi bakımından "bir insan" olmadığı açıklanmıştır. Evet, "insan" doğasına (bedenine-et ve kandan bir yapıya) sahip idi ancak kişisel varlığı, iç özü gerçekten bir" insan kişi" değildi. İsa'nın varlığında ki kişi, bilinçli varlık insan değildi ama Tanrı'nın ikinci kişisi idi (Oğul-Tanrı), dolayısıyla İsa, kişi olarak insani yaratılışında değildi. Kadıköy Konsülünde ilan edilen bu açıklama ile İsa'nın birden çok kişiliğe sahip olmadığı, iki kişilikli olduğu gibi ortaya çıkan problemlere çözüm getirilmeye çalışıldı."

Teslis'e inanan başka bir uzman da şöyle yazmış:

"İlahiyat eğitimim sürecinde, İsa'nın Tanrı'nın beden almış hali olduğu konusunda gelenkesel öğretinin açıklamalarına sadık kalan öğretilerle eğitildim. Özellikle şunun denildiğini hatırlıyorum, Tanrı Sözü olan İsa hakkında insan doğasını aldığını, insan yaratılışı olan şahsiyete sahip olmadığını ve böylece zaten bir şahsiyeti olan (Oğul-Tanrı olan) İsa'da Tanrı'nın beden aldığını, ama aslında hiçbir zaman bir insan olmadığını söylüyorlardı... Bu açıklamadan sonra bu geleneksel Hristiyanlık öğretisinin akıl almaz/anlaşılmaz olduğuna kanaat getirdim.''

Protestanların inandığı Teslis inancının aynı şekilde bir ortodoks tarafından da tarif edildiğini ve açıklandığını görüyoruz:

"Beden alış doktrinine göre Mesih'de ki insan şahsiyetinin yerini, Oğul-Tanrı'nın İlahi Şahsiyeti almıştır, yani Kutsal Teslisin ikinci şahsiyeti olan Oğul-Tanrı yalnızca insana has bedeni almıştır. Mesih insan doğasına (fiziksel doğasına) tamamen sahiptir, ancak insanın Tanrı tarafından özel olarak yaratılan şahsiyetine sahip değildir, Mesih'de ki iç varlık (ki kişi diye tanımlanır) yaratılmış bir insan varlığı/kişisi değildir. Normalde olması gereken "yaratılmış insan varlığının/kişisinin" yerini Yaratılmamış ve Ebedi olan İlahi Varlık (Oğul-Tanrı) almıştır."

Gnostisizm (Gnostic/Mistik-Gizli Kutsal Bilgi – ilk kilise döneminde kilise için tehdit oluşturan bir takım felsefi görüş) konusunda uzman olan bir kişi şu probleme dikkat çekmiştir.

"Harnack şunu dile getirmek zorunda kalmıştı:"Kilisenin ,Gnostic öğretilerinin dikte ettiği "varlıkta ve her şeyde iki doğanın olması" ya da Valentincilerin (bu gruba göre İsa sadece insan olarak görünmüştü, ancak gerçekte insan değildi) öğretilerinin üstesinden geldiğini kim söyleyebilir ki?... Kilise Konsüllerinde İsa'nın Tanrı ve İnsan olma inancının ortaya çıkardığı problemler anlaşılması zor bir dil&mantık ile tartışılmış ve varılan sonuçta ilan edilen kararlar bugün bile anlaşılamamaya devam etmektedir. Kilisenin bütünlüğü ve birliği ancak bu anlaşılmaz sonuç doktrini ile sağlanmıştır.

Dikkat ederseniz yazar yukarıda ki sözünde Gnostik öğretilerin İsa hakkında söylediği ve inandığı şeylerin Kilise tarafından ilan edilen İsa'nın kimliği ile benzer olduğu ve dolayısıyla Gnostik öğretiyi Kilisenin yenemediği ve hala içinde barındırdığı görülmektedir.

Kilisenin ilan ettiği Teslis inancına göre İsa aslında "insan" olmayan bir "insan". Bu ilanın, öğretinin, Kutsal Yazıların tanıklığında ki İsa 'yı doğru bir şekilde tanımladığını düşünüyor musunuz? Bu ifade içinize siniyor mu? Bir kez İsa'nın tamamen ve gerçekten Tanrı olduğunu, onun her yönden Göksel Baba ile eşit seviyede ve ebedi olduğunu ilan edip kabul ederseniz, aynı İsa'nın bizim gibi tamamen aynı ve her yönden bizler gibi insan olduğunu kabul etmek ve ilan etmek de imkânsız olacaktır. Teslisi savunan Kilise Babaları bu imkânsızlığın farkına varmıştır ve İsa'nın bizler gibi insan olmasını sadece fiziksel doğa bakımında aynı olduğu düşüncesini ortaya çıkararak çözümlediklerini düşünmüşlerdir. Yani bizler gibi insan fiziksel doğasına sahip, ancak bizler gibi insan içsel varlığına (yaratılmış insani şahsiyet) sahip olmadığını söylemek... "Varlık/kişi olarak insan olmayan" ama "fiziken insan" olan İsa... Parçası ve takipçisi olmak istediğiniz öğreti bu mu? Bu geleneğin takipçisi mi olmak istersiniz? İşte bu Teslis'in açıklamasıdır, Teslis Doktrinin söylediği şeydir. Yukarıda alıntıladığımı Harnack'ın belirttiği gibi Tanrı'nın iki kişilikli olması (Baba Tanrı & Oğul Tanrı) ki sonrasında Kutsak Ruh'un da ayrı bir kişi olarak eklenecekti. Bu kilise içinde ki birliğin sonunu getiren en önemli neden idi. İsa tarafından ilan edilen en büyük buyruk da böylece çiğnendi:

Markos 12:28-29

Onların tartışmalarını dinleyen ve İsa'nın onlara güzel yanıt verdiğini gören bir din bilgini yaklaşıp O'na, "Buyrukların en önemlisi hangisidir?" diye sordu.

İsa şöyle karşılık verdi: "En önemlisi şudur: 'Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB (YHWH) tek RAB (YHWH)'dir. Tanrın Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin.'

Bir varlık, yaratılış bakımından" insan şahsiyetine" sahip olmayan bir varlık gerçek anlamda "insan" olarak tanımlanamaz. Ancak geleneksel (ortodoks- geleneksel demektir) Teslis öğretisi, İsa'nın "insan şahsiyetine" sahip olmadığını söyleyerek İsa'nın aslında "insan" olduğunu da reddiyor. Yukarıda belirtilen Teslis doktrini ile ilgili yapılan alıntılarda bu gerçek görülmektedir. Teslis doktrini "docetic" sapkınlığına batmış durumda; buna göre İsa görünüşte insan (sadece beden olarak) ama içsel varlığı, şahsiyetinde Tanrı...

"Ölen Bir Tanrı" Mı?!

Sadece Tanrı ölümsüzdür, sadece onda ölüm etkin değildir ve işlemez (1.Timoteos 6:16). Eğer İsa Tanrı idi ise, nasıl oldu da öldü? Ölümsüz olan bir Varlık/Şahıs ölemez. Bu çok açık bir çelişkidir; çünkü Teslise göre İsa varlık/şahıs bakımından Tanrı'dır, ki Tanrı ölümsüz olandır, bu İsa, ya da Tanrı ölmüştür... Diğer yandan İsa nasıl olur da, eğer Tanrı idiyse, ikinci gelişinin ne zaman olacağı konusunda bilgisiz olur (Markos 13:32)? Tanrı her şeyi bilendir, ancak Kutsal Yazıya göre İsa her şeyi bilmiyor. Bununla birlikte İsa Tanrı olamaz, Kutsal Yazı sözleri artık bir anlam ifade etmiyor deniliyorsa başka... Ama bu imkânsız! Kutsal Yazılara göre Tanrı denenemez. Ama İsa denendi. İsa tamamen insan değildi ise (yani teslisin dediğini kabul edersek, iç varlığı/şahsiyeti Tanrı hala, ki yaşamda kararları veren, seçimler yapan varlık/şahıstır, giysi olan beden değil), denenmesi de çok manasızdır. İsa ikinci gelişini bilmediğinde, bu bilgi onda olmadığında, İsa o an Tanrı olmayı bırakmış mıydı? İsa öldüğünde Tanrı olmayı bırakmış mıydı? Peki Tanrı, Tanrı olmayı nasıl bırakır? Yani eğer kişiyi bir varlık yapan şahsi varlığı ise ve Teslise göre İsa'da bir tek Tanrı'nın şahsiyeti var ise, o halde İsa Tanrı olmayı bıraktığında aslında var olamazdı... O görünen insan bedeni de ne konuşabilirdi, ne ölebilirdi, ne de dirilebilirdi, vs.... Ama hayır, gerçek zaten bu değil, gerçek şu: İsa zaten Tanrı değildi!

Teslisi savunanlar diyor ki Kurtarıcı sadece Tanrı' dır. Sadece Tanrı kurtarabilir. Ama eğer İsa, Tanrı olan İsa, ki Tanrı olduğu için gerçekten ölemeyeceğinden, nasıl bizi kurtarabilir? Tanrı günahsız bir insanı/kulunu Kurtarıcı olarak gönderemez mi (Elçilerin İşleri 17:31, 2:22- "Tanrı'nın atadığı kişi")? Eski Ahitte günahlı olan insanların bile Tanrı tarafından Tanrı halkını gönderilmek için atanan Kurtarıcı olarak adlandırılan kişiler olduğunu görüyoruz (Hakimler 3:9, 3:15,2.Krallar 13:5, Nehemya 9:27, Yeşaya 19:20).

Teslis argumanlarının yarattığı kaosu Kutsal Kitabı dikkatli bir şekilde araştırdığımızda şu gerçekleri farkedebilir ve sorunları da çözebiliriz:

Kutsal Yazılarda binlerce kez (yaklaşık 11.000 kez), Tanrı'nın ikinci tekil şahıs olarak ("Tanrım sensin" gibi) seslenildiğini ya da Tanrı'nın birinci tekil şahıs olarak ("Benden başka Tanrı yok", "yaratıcınız Benim" "(benim) önümde kabul görsün" vb.) seslendiğini görüyoruz. Tüm dillerde bu tip kişi zamirlerinin her zaman tekil bir şahsı işaret ettiğini ve hiçbir zaman çoğul olan bir şeyi ya da şahısları işaret etmek için kullanılmadığını biliyoruz. 3 şahıslı olan Tanrı için tek bir şahıs gibi seslenilemez, dilin kurallarına aykırıdır ve unutmayalım bu dilleri yaratan, kurallarını koyan Tanrıdır! Ayrıca "Tek gerçek Tanrı"'nın "Bir Şahıs" olan kimse olduğunu Kutsal Yazılarda yine binlerce örnekte görüyoruz (bazıları Yuhanna 17:3, Yuhanna 5:44 " O ki tek gerçek Tanrıdır").

Ne Eski ne de Yeni Ahit'in hiçbir yerinde Tanrı'nın "3 Şahıs olan Tanrı" olduğunu göremiyoruz. Tanrı/RAB kelimesi Kutsal Kitabın hiçbir yerinde Teslis olan Tanrı'yı açıklamıyor. Bundan da şu sonucu çıkarmak mümkün, Teslisin Tanrısı Kutsal Yazılara yabancı bir Tanrı dır. Tanrı kelimesi Yeni Ahitte ise daha çok "Baba/Göksel Baba" olarak karşımıza çıkmakta, sadece iki yerde İsa için ilah/tanrı (Grekçe karşılığı :theos/İbranice karşılığı : el/elohim) denmekte, ama temsili anlamda söylenmekte (İbranilere 1:8, Yuhanna 20:28). Eğer İsa Baba gibi eşit derece Tanrı idiyse, neden bu yerlerde daha alt seviyede, ona bağımlı? Tanrı (theos/el&elohim) kelimesi insanlar için sadece Gerçek Tek Tanrı'yı temsil ettikleri zaman kullanılmaktadır (bunun için şu ayetleri inceleyiniz: Mezmurlar 82:6, Mısırdan Çıkış 7:1).

Birçok Teslise inanan kişi büyük oranda, özellikle Müjdelerden bir tanesine daha büyük önem ve öncelik vermekteler, o da Yuhanna'nın Müjdesi. Bu kimseler sadece tüm Kutsal Kitabın %77'lik kısmını oluşturan Eski Ahit'i değil aynı zamanda Yuhanna haricinde kalan İncil kısımlarınada eşit derece eğilim göstermediklerinden Yeni Ahit'in büyük bir kısmını gözardı etmekteler. Neden tüm eski çevirilerde (King James çevirisi öncesinde ki tüm İngilizce çevirilerde) Yuhanna 1:3 şu şekilde belirtilmiştir: "herşey o şeyin (dikkat! Bir kimse, şahıs değil ama "şey") aracılığıyla yaratılmıştır." Kutsal Kitabın hiçbir yerinde İsa ile ilgili onun Meryem'den doğmadan önce de var olan ebedi Oğul-Tanrı (teslisin ikinci şahsı) olduğu belirtilmiş değilken, neden ve nasıl onun böyle olduğunu iddia edebiliyorlar... Tanrı'nın bilgeliği (o bir kişi değil) Tanrı'da idiyse (Yuhanna 1:1) ve Tanrı'yı olduğu gibi tam olarak ifade eden şey idiyse ve o şey gerçek bir insanda(İsa'da) göründü/somutlaştı/ortaya çıktı ise (Yuhanna 1:1 & Yuhanna 1:14)? Böylece, her anlamda insan olarak yaratılmış (şahıs ve fiziken) İsa, Tanrının bilgeliği ve yaratıcılığının somutlaşmış, gerçekleşmiş ifadesi oldu ("Tanrı Bilgeliği ya da Sözü somutlaştı/beden aldı, "Oğul beden aldı" değil, dikkat!).

Eğer hakikat böyle ise, işte o zaman Luka'nın ilan ettiği şey anlamlı olur. Meryem'in rahminde gerçekleşen mucizeden ötürü var olacak/doğacak bu insan, İsa, bu nedenden ötürü Tanrı Oğulu olarak anılacaktı (Luka 1:35). Luka İsa'nın mucizevi yaratılışından ve doğumundan bahsetmekte ve Tanrı Oğulu olarak anılmasının nedenini bu olay olarak göstermektedir. Yani İsa'nın Tanrı Oğlu olarak anılmasının nedeni Tanrı'nın gücü ile mucize ile yaratılmış olması, varlığına başlamış olması idi. Bu nedenle Raymon Brown'un Mesih'in Doğumu ile ilgili söylediği yorumda da dediği gibi, Luka Teslisi, teslisin ikinci şahsı olan ebedi Oğul-Tanrı'dan bihaber olmalıydı... Ne Matta, ne Markos, ne Luka, ne de Elçilerin İşlerinde, ne de Petrus'un ya da Pavlus'un yazılarında doğumundan önce var olan İsa'ya dair hiçbir ipucu yada ima yoktur. Ya da yine Eski Ahitin hiçbir yerinde Beytlehem'de ortaya çıkacak/doğacak Mesih'in önceden de yaşıyor olduğuna dair bir ifade de yoktur. Tanrı Eski Ahit yazılarında, Eski Ahit'in yazıldığı dönemde var olan Oğul aracılığıyla hiç konuşmadı, çünkü Oğul İsa, Teslisinde dediği gibi Oğul-Tanrı değildi ve doğmadan önce de zaten var değildi! (İbraniler 1:1-2).

Ebedi Oğul

Oğul'un ebediyette, öncesizlikte doğduğu, var edildiği hususu Teslis'in temellerinden birini oluşturur. Ancak bunun böyle olduğuna dair en ufak bir kanıt var mı? Ebedi Tanrı olan Oğul-Tanrı, yani yaratılmamış biri, başlangıcı olmayan biri nasıl var edilip evlat edinilir? Neden Kutsal Kitap'ta Baba'nın İsa'yı öncesizlikte/ebediyette var ettiğini ve evlat edindiğini yazmamakta? Neden İsa'nın evlat edinilmesi, Oğul olması ile ilgili tüm referans ayetler Meryem'den doğuşuna odaklanmakta; Luka 1:35, Matta 1:20, Elçilerin İşleri 13:33, tüm buralarda Oğulun yaşamına/varlığına başladığı zamanın Meryem'den doğuşu olduğunu ilan etmekte? Oğul olan İsa, Vaftiz olduğunda Oğulluğu ilan edilmişti, doğumunda da mucizevi doğumu nedeniyle Tanrı'nın Oğulu olarak anılacağı ilan edilmişti ama hiçbir yerde tüm bunlardan önce Oğul olarak ilan edildiği görülmemekte. Öncesizlikten beri olması gereken Oğul'u göremiyoruz ve dolayısıyla da ebediyetten beri Oğul olması gereken Oğul aslında yoksa (ki Kutsal Yazılara göre yok!) Teslisden de bahsedilemez.

Ünlü bir Metodist olan Adam Clark şu sözleri söylemek zorunda kalmıştır:

"Mesih'in Ebedi Oğul (Öncesizlikten beri Oğul olarak gerçekten var oluşu) oluşu ile ilgili doktrin Kutsal Yazılara dayanmayan ve de çok tehlikeli, zarar verici bir öğretidir. Kutsal Yazılarda Oğul'un öncesizlikten beri Oğul-Tanrı olarak var olduğuna dair bir söz bulunmamaktadır.

Oğul'un ebediyete dayanan Oğulluğu olmadıkça Teslis de geçersizdir.

St. Louis, MO Covenant College'in Dekanlığını yapmış olan J.O. Buhswell, Oğul'un evlat edinilmesi ile ilgili Kutsal Yazıları araştırmasının ardından teslise inanan biri olarak, şunları paylaşmıştır:

"Baba'nın Oğul'u ebediyette/öncesizlikte evlat edinmesi doktrini (Oğul oluşundan kastedilen bir doğum olayı değildir ancak anlaşılmaz özel bir yakınlık/ilişkidir), 4.yy'dan beri Kilise doktrini olarak kabul edilmekte ve nesillere aktarılmaktadır. Tüm " doğdu", "evlat oldu", "oğul oldu" gibi Mesihi işaret eden kelimelerin geçtiği bölümlere baktığımızda ve incelediğimizde şunu kesin olarak söylebiliriz ki Kutsal Kitap "oğul olma" ile ilgili olarak Baba ile Oğul arasındaki özel bir yakınlık türü olarak tanımlamış değil.

Neden Roma Katolik Kilisesi önderleri Luka 1:35'i geleneksel öğretileri utandıran bölüm olarak görmekteler?

"Luka 1:35 birçok geleneksel hristiyan ilahiyatçıyı utandırmakta, zor durumda bırakmaktadır. Çünkü Teslisin öğretisine göre Meryem'in rahminde Kutsal Ruh'un gücüyle Tanrı Oğulu yaratılmamıştır. Ancak Luka böyle bir şeye yabancı, çünkü Luka'ya göre oğul işte o vakit yaratılmıştır ve oğulluğu da o mucizeden dolayıdır ve ruhsal oğulluk kapsamındadır.

Kilise Tarihi

Neden standart ansiklopedi yazarları Kilise Tarihi hakkında aynı gerçekleri dile getirmişlerdir?

"Uniteryan ("tek gerçek Tanrı" Yuhanna 17:3- nın Baba olduğu ve İsa'nın oğul ve Mesih olduğu) inancı tarihin çok erken dönemlerine dayanmaktadır; Teslis inancından yıllarca öncesine kadar dayanmaktadır. Hristiyanlık Musevilik inancından gelmiştir ve Musevi inancı katı bir biçimde Tek-Tanrıcı (Uniteryan) dır. Kudüs'ten İznik'e (İznik Konsülü) uzanan yol neredeyse düz bir yoldu. 4.yy. da kabul edilen Teslis, Tanrı'nın kimliği konusunda, gerçek anlamda ve tamamıyla erken dönem Hristiyanlık öğretisini yansıtmıyordu; tam tersine eski dönem öğretisinden sapmaya yol açtı.

Nasıl olur da Telsis öğretisinin temellerinin çok eskilere, erken dönem eski kilise babalarına dayandığını söyleyebilirler, öyle ki bu Kilise Babaları (Latin Kilise Babaları da bunlara dahildir) İznik Konsülü ve sonrasında şekillenen Teslisi bilmiyorlarken? Tertullian şöyle yazmıştı:

"Tanrı her zaman Baba değildi. Oğul çıkmadan(doğmadan) önce Baba olamazdı. Dolayısıyla Oğul'un henüz hiç olmadığı bir zaman dilimi vardı."

Meşhur Kilise Babası hiç de bir teslisci gibi konuşmuyor. Peki ya 2.yy. dönemi Kilise Babaları ne diyordu? Teslis savunucuları Teslis doktrinin ta eskilere dayandığını kanıtlamaya çalışırlarken bu dönem Kilise Babalarını örnek vermekteler. Ancak gerçekte bu Kilise Babaları neye inanıyordu? Bir Kilise Tarihi Profesörü şöyle cevap veriyor:

"2. Ve 3.yy Hristiyan yazarlar Logos (Söz)'un Tanrı'nın kendisinde olan bir sıfatı olduğunu, ebedi bilgeliği olduğunu kabul etmekteydi (dikkat edin, "ebedi oğul" değil ama "ebedi bilgelik"), Tanrı'nın Oğulu Kendi varlığından yarattığını ve onu dünyayı yaratması ve hükümdar olması için gönderdiğine inanıyorlardı. Dolayısıyla Oğul'un ezelden beri Tanrı gibi var olduğuna değil, onun bir başlangıcı olduğuna, Tanrı tarafından yaratıldığına ve dolayısıyla onun Tanrı'ya eşit olmadığına, Tanrı'ya tabi olduğuna inanıyorlardı. Irenaeus, Justin, Hippolytus ve Methodius gibi Kilise Babaları bu inancı (Subordinationism- [Üst-Ast düzeni]) paylaşıyorlardı.

Bu inanç sonradan kabul edilen resmi Teslis öğretisi ile uyuşmamaktadır. Tanrı gibi ezeli-ebedi ve Tanrı'ya eşit Oğul yoksa ortada, Teslisten de bahsedilemez.

3.yy. 'da yaşamış olan Origen'in ileri sürdüğü "ebedi soy/kuşak" görüşünde ki Oğul bile geleneksel Teslis ile uyumlu değil:

"Origen'in ileri sürdüğü düşünceye göre Oğul yalnız ve yalnızca Baba'ya tabi olduğu halde, Baba'dan daha sonra gelmesi durumunda ilahi Oğul olabilir; Oğul ilahtır (theos), ancak yalnızca Baba İlahların İlahıdır (Herşeyin hakimi ve üstünde olan Tanrı). Origen'in dua konusunda konuştuğunda şunu öğretiyordu, dualar Oğul'un adı aracılığıyla yalnızca Baba'ya yapılmalı idi."

İsrail'in, İsa'nın ve Gerçek Hristiyanlığın İmanı/Öğretisi

Teslis inancını bilen ve ilan eden İsa'nın, İsrail ulusunun en önemli iman açıklamasını ilan edip onaylamasını ve onun bir Yahudi olduğunu görmek bazıları için inanılmaz ya da garip görünüyor (Markos 12:28-29). Eski Ahitte Teslis yoktur (ki nitekim modern çağın uzmanların da kabulü bu ). İsa Mesih Göksel Babanın tek gerçek Tanrı olduğunu İsrail'in en önemli iman açıklamasını ilan ederek açıkça onaylamış ve ilan etmiş oldu. Ve sonrasında kendisinin Mezmurlar 110:1'de peygamberlik sözünde ilan edilen Tanrı'nın atayacağı ve sağına oturtacağı Efendi/Kral Mesih olduğunu ilan etti. Bu ayet (Mezmurlar 110:1) Elçiler tarafından en çok alıntılanan bölüm olmuştur. Bu ayette bir tek YHWH ve Onun (YHWH'nin) konuştuğu bir tek Efendi/Kral Mesih olduğu görülmektedir. Davud "efendime dedi ki" diye işaret ettiği efendinin İbranicede "ADONİ" olduğunu görüyoruz, ki bu kelime 195 kez Eski Ahit yazılarından sadece Tanrı haricinde kalan otorite sahibi efendiler için kullanışmıştır. Diğer yandan tüm otorite ve efendilerin mutlak üstü olan Mutlak Efendi olarak Tanrı'yı işaret etmek için ise "ADONAİ" kelimesi kullanılmıştır. Mezmurlar 110:1'de Tanrı YHWH; Göksel&Mutlak Efendi –"ADONAİ" 'yi ve yanından kulu Mesihi ise insan efendi –"ADONİ" olarak görmekteyiz. Masoratik yazmalarda Mesih'i ve Tanrı'yı açıkça ayırt ederek Mesih için Adoni, Tanrı (YHWH) için ise Adonai kelimelerinin kullanıldığını, daha eskilerde ise Adonai yerine açıkça YHWH'nin yazıldığını, Mesih için ise sadece Adoni yazıldığını görmekteyiz.

Hiçbir Yahudi gelecek olan ve bekledikleri Mesih'in Tanrı olduğunu Kutsal Yazılarda ki bu çok önemli ayrıntılardan dolayı düşünmüyordu. Dolayısıyla Teslis olan Tanrı Yahudi için imkânsızdı, bunun sebebi Tanrı'dan aldıklarına inandıkları Kutsal Yazıların ta kendisi idi... Onların bekledikleri Mesih, Musa'nın söylediği gibi olacaktı. Tanrı onlara direkt konuşmayacaktı, Musa ile yaptığı gibi, gelecekte de İsrail'de kardeşleri arasından Musa gibi birinin aracılığıyla konuşak, Musa gibi kutsadığı bir kulunu gönderecekti (Yasanın Tekrarı 18:15, Elçilerin İşler 13:33). Mesih'in Tanrı'nın ta kendisi olduğunu söylemek peygamberlik sözleri ile çelişmektedir, çünkü geleceği vaadedilen kişinin Tanrı değil ama bir peygamber olduğu açıkça belirtilmişti. Hem Petrus hem de İstefanos Musa'nın bu peygamberlik sözünün Mesih ile gerçekleştiğini söylemişti (Elçilerin İşleri 3:22, 7:37). O kişi Babasının isteklerini ve sözlerini gerçekten olduğu gibi yansıtacak, aktaracak, görünmez olan Tanrı'nın "görümü" olacaktı ama Tanrı'nın kendisi değil! İbrani Kutsal Yazılarda bahsedilen Mesih işte böyledir, aşağıda belirtildiği gibi:

"Tanrınız RAB size aranızdan, kendi kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber çıkaracak. Onu dinleyin.... Onlara kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım. Sözlerimi onun ağzından işiteceksiniz. Kendisine buyurduklarımın tümünü onlara bildirecek "

Teslisin üyesi olan İsa'yı burda görmüyoruz, ama tamamen mükemmel bir şekilde görevini yerine getiren, Tanrı'nın isteklerini yerine getiren bir insan görüyoruz. Pavlus'un şu iman açıklamasını yapmasının sebebini anlayabiliyoruz:

"Bizim için bir tek Tanrı, Baba vardır ve bir tek Efendi/Kral İsa Mesih vardır."

Açıkça görünmektedir ki bir tek Tanrı vardır, o da Göksel Baba'dır ve O'nun eli altında da atanmış Efendi/Kral Mesih vardır. İsa Mesih'i kabul eden bir Hristiyanın ilan etmesi gereken gerçek şudur: " İsa Mesih'tir (meshedilmiş, onaylanmış, atanmış demektir İbranice), Tanrı'nın Oğludur" (Mezmurlar 82:6 ve Luka 1:35 ışığında). Bu hakikat üzerine Kilisesini (imanlı topluluğunu) kuracağını İsa Mesih söylemişti.Yuhanna İsa'yı Tanrı'nın Mesihi ve Oğulu olduğunu reddenleri "yalancı" olarak ilan etmişti.İsa Mesih'i normal insandan daha aşağı olduğunu göstermeye çalışanlara karşı mücadele etti. Ama aynı zamanda İsa'nın da bizim gibi tamamen insan olduğu gerçeğinin savunuculuğunu yaptı.Kiliseler İsa'nın tamamen, yani sadece insan olmayan bir insan olduğunu söylediklerinde Yuhanna ile aynı safta mı bulunuyorlar?

Kilisenin artık Kutsal Yazılar ışığından, İsa'nın insan olan Mesih olduğunu ilan etme ve bu gerçeği olduğu gibi kabul etme zamanı gelmelidir. Ayrıca İsa'nın Meryem'den mucize ile yalnızca insan yaratılışında doğan, Tanrı'nın Oğlu (Tanrının kendisi değil) olduğunu ilan edenleri de sapkın olarak yaftalamaya bir son vermelerinin de zamanı gelmelidir.

İsrail'in ve Yahudi olan İsa'nın ilan ettiği imana bir dönüş olmalıdır. Böylece bugün Yahudiler de, Müslümanlar da İsa'da sunulan kurtuluşu anlamaya ve kabul etmeye daha yakın olacak ve İsa'nın isminin kurtuluş için verilen tek isim olduğunu anlayacaklardır.

Son olarak Mesih'in insan olmadan önce de var olduğuna ilişikin Paul Tillich Yuhanna 8:58 ile ilgili ("İbrahim'den önce ben varım[oyum]") şunu belirtmiştir: "Burada Tanrısal Bilgelik olan Logos'un sözünü duymaktayız, yani İbrahim'den önce var olanın Tanrısal Bilgelik/Sözü/Planı (Logos) olduğunu, ve dolaylı olarak da İsa'nın doğumunun/var oluşunun İbrahim'e göre öncelikli olduğunu görebilmek mümkün".Bu ayette Tanrı'nın Oğlunun insan olarak doğmadan önce de var olduğu kastedilmiyor ancak Tanrı'nın Planına göre İsa'nın öncelikli unsur olduğu, odak noktası olduğu anlaşılıyor. Harnack'ın da belirttiği gibi "Mesih'in (Matta 1:18-20, Luka 1:35) Kutsal Ruh'un gücü ile Bakire Meryem'den mucizevi doğuşu ile Mesih'in doğumundan önce var olması düşüncesi birbirine zıttır." Matta ve Luka'nın Tanrı'nın Oğlunun mucizevi doğumu ile ilgili sözleri Teslis öğretisini yalanlamaktadır.

Hristiyanlar için İsa'nın ve İsrail'in ilan ettiği imana, hakikate dönmelerinin zamanı gelmiştir (Yasanın Tekrarı 6:4, Markos 12:28-29). Çünkü ne İsrail'in ve ne İsa'nın iman açıklaması teslisi desteklememektedir. Hristiyanlar Mesih'i takip etmek zorundadırlar. Onun sözlerini ve öğretişini takip etmeliler, ondan çok sonra gelen Kilise Konsüllerinin ilan ettiği doktrinleri değil! Neden Protestanlar bu Konsülleri ve bu Konsüllerde kabul edilenleri onaylamaktadırlar? Kutsal Yazılar yeteri kadar açık ve net değil mi?

Son Notlar :

  • Daha detaylı bir araştırma için, bkz. Martin Werner, The Formation of Dogma, Harper, 1957 (Ancak '' melek Kristolojisini" hatalı bir şekilde Pavlus'a dayandırmaktadır.). J.A.T. Robinson The Priority of Yuhanna, SCM Press, 1985. J. Kuschel, Born before All Time? The Dispute over Christ's Origin (Crossroad, 1992). James Dunn, Christology in the Making (Philadelphia: Westminster Press, 1996, 2.Baskı.). Pavlus'un Teslis doktrinine inanmadığı görülür.
  • Norman Geisler and William Watkins, "The Incarnation and Logic: Their Compatibility Defended," Trinity Journal, 1985, cilt. 6, sf. 189.
  • Thomas Hart, To Know and Follow Jesus, Paulist Press, 1984, sf.44.
  • A. T. Hanson, Grace and Truth: A Study in the Doctrine of the Incarnation, SPCK, 1975, sf. 1.
  • Leslie Simmonds, What Think Ye of Christ? sf. 45.
  • Kurt Rudolph, Gnosis: The Nature and history of Gnosticism, Harper and Row, 1983, sf. 372.
  • Luke 1:35 üzerine yorum
  • A Systematic Theology of the Christian Religion, Zondervan, 1962, sf. 110.
  • Raymond Brown, The Birth of the Messiah, sf. 291.
  • Encyclopedia Americana. 11t.Basım., Cilt. 23, 9. 963.
  • Against Hermogenes, bölüm 3.
  • Michael Schmaus, Dogma, Vol. 3, God and His Christ, Sheed and Ward, 1971, sf. 216.
  • The Oxford Dictionary of the Christian Church, OUP, 1990, s.v., Origen, sf. 1009.
  • Makalemiz bkz. Does Everyone Believe in the Trinity?
  • Bkz. Yasanın Tekrarı 18: 15- 18
  • Bkz. 1 Kor. 8: 4- 6
  • Mat. 16: 16
  • 1 Yuhanna 2:22; Yuhanna 20: 31
  • 1 Yuhanna 4: 2; 2; Yuhanna 9.
  • 1 Tim. 2: 5
  • Paul Tillich, A History of Christian Thought, sf. 409. Birçok alim aynı şeyi söylemiştir.
  • History of Dogma, Cilt. 1, sf. 105.